Ed Kaçıncı Hali? Bir Hikâyenin İçinde Kaybolmuş Bir Kelimenin Hikâyesi
Selam forumdaşlar,
Bugün size bir hikâye anlatmak istiyorum. Öyle sıradan bir hikâye değil; içinde bir kelime var, bir adam var, bir kadın var... ve belki de hepimiz varız. Çünkü bazen bir kelime, bir insanın hayatını anlatır.
İşte o kelime “Ed”.
İngilizce derslerinden hatırlarsınız, fiillerin sonuna gelir, geçmişi anlatır. Ama bugün size “Ed”in dilbilgisinden çok, insanın içindeki hâlini anlatacağım.
---
Bir Zamanlar “Olmakta” Olan Bir Adam
Ed, sıradan bir adamdı. Üniversitede mühendislik okumuş, sonra büyük bir şirkette işe başlamıştı. Mantıklıydı, düzenliydi, stratejik düşünürdü.
Erkeklerin çoğu gibi o da sorunları çözüme odaklanarak halletmeye inanırdı.
“Bir şey bozulduysa, tamir edilir,” derdi hep.
Ama kendi içindeki kırıkları tamir etmeyi hiç öğrenememişti.
Bir gün şirkete yeni biri geldi. Adı Elif’ti.
İletişim mezunuydu, konuşurken ellerini kullanır, göz teması kurardı.
Empatikti, detaylara dikkat ederdi.
Ed onunla konuşurken ilk kez bir kelimenin yükünü hissetti: “Geçmiş.”
Çünkü Elif’in her cümlesi, onun içindeki susturulmuş hâllerini uyandırıyordu.
---
Bir “Fiil” Gibi Başlayan Hikâye
Ed ve Elif, bir proje için aynı ekipte çalışmaya başladılar.
O günlerde aralarında bir şeyler kıvılcımlandı ama kimse adını koyamadı.
Elif ona her baktığında, “senin içinde başka bir şey var” der gibi bakıyordu.
Ed ise mantığını devreye sokuyor, o bakışlardan uzak durmaya çalışıyordu.
Bir akşam geç saate kadar ofiste kaldılar.
Elif kahve yaparken, “Biliyor musun, sen hep geçmiş zaman gibisin,” dedi.
Ed güldü, “Ne demek o?”
“Elinde bir sürü ‘-ed’ var. Worked, tried, loved… Ama hiçbirinde şimdi yoksun.”
O cümle Ed’in içini deldi geçti.
Çünkü gerçekten de hayatı boyunca her şeyi “yapmıştı”, “denemişti”, “sevmişti”.
Ama hiçbirinde “yapıyor”, “deniyor”, “seviyor” olmamıştı.
---
Erkek Mantığıyla Kadın Kalbi Arasındaki Çatışma
Ertesi gün Ed, bu konuşmayı kafasından atamadı.
Bir yandan “Benim derdim dilbilgisi değil, hayat,” diyordu.
Ama diğer yandan Elif’in sezgisi onu rahatsız etmişti.
Kadın, kelimelerin içini duyuyordu; erkek, sadece yapısını görüyordu.
Erkek aklı, çözüm bulmak ister.
Kadın kalbi, anlam bulmak.
Ed ve Elif arasında bu fark, aralarındaki çekimi hem büyüttü hem zorlaştırdı.
Ed, duygularını analiz ediyor; Elif, hissediyordu.
Bir gün Ed şöyle dedi:
“Sen fazla duygusalsın, Elif. Her şeye anlam yüklüyorsun.”
Elif gülümsedi: “Sen de fazla mantıklısın, Ed. Her anlamı çözüyorsun, ama yaşamıyorsun.”
O an Ed sustu. Çünkü haklıydı.
---
Bir Akşam, Bir Cümle, Bir Değişim
Bir gün Elif, işten ayrılacağını söyledi.
Yeni bir şehir, yeni bir başlangıç…
Ed bunu duyunca garip bir boşluk hissetti.
Ama yine de hiçbir şey söylemedi.
O klasik erkek “soğukkanlılığı”yla, “yolu açık olsun” dedi.
O gece evine gittiğinde, e-postasında bir mesaj buldu.
Elif yazmıştı:
“Sen aslında kötü biri değilsin, Ed. Sadece geçmişte yaşıyorsun.
Kelimelerin hep bitmiş hâli var sende.
Belki bir gün, yeniden şimdiki zaman olursun.
Oluyorsun, hissediyorsun, seviyorsun…
O zaman, işte o zaman, gerçekten yaşarsın.”
Ed sabaha kadar uyuyamadı.
Bir kelimenin sonundaki iki harf, onun hayatını sorgulatmıştı.
“-ed”
Bir geçmişlik eki, bir insanın hâlini anlatabiliyordu.
---
Bir İnsan Kaç Hâl Yaşar?
Ed o gün anladı:
İnsan, hayatı boyunca üç hâlde yaşar.
Birincisi, gelecek zaman – umutla dolu.
İkincisi, şimdiki zaman – farkında olan.
Üçüncüsü, geçmiş zaman – pişmanlıkla yoğrulmuş.
O hep üçüncü hâlde kalmıştı.
Kendini “yapmış”, “bitirmiş”, “unutmuş” bir adam sanmıştı.
Ama aslında hiçbirini tamamlamamıştı.
Çünkü yaşamak, bir fiilin geçmişte değil, şimdide çekimlenmesidir.
Kadınlar bunu sezgisel olarak anlıyor.
Onlar için “seviyor olmak” bir eylem, bir varoluş biçimi.
Erkekler içinse “sevdi” demek, tamamlanmış bir görev gibi.
Bu fark yüzünden dünya hep biraz eksik.
---
Forumda Düşünelim: Ed Sadece Bir Kişi mi?
Belki Ed bir kişi değil, hepimiziz.
Kimi geçmiş ilişkilerinde “sevdim” diyerek kapatıyor defteri,
kimi hayal kırıklıklarında “denedim” diyerek pes ediyor.
Ama aslında hepimiz birer “-ed” taşıyoruz.
Belki sen de bu yazıyı okurken birini hatırladın.
Bir zamanlar “konuştun”, “inandın”, “açıktın”…
Ama artık “susuyorsun”, “kaçıyorsun”, “kapanıyorsun.”
Çünkü geçmiş hâllerin seni sardı.
Ama bir düşün:
Belki artık yeniden şimdiki zamana dönme zamanı gelmiştir.
Belki artık “yaşıyorum”, “hissediyorum”, “seviyorum” deme zamanı.
---
Forumun Sorusu: Sen Hangi Hâldesin?
Ed’in hikâyesi burada bitiyor ama belki senin başlıyor.
Bu forumda, hepimiz bir şeylerin geçmiş hâliyiz belki.
Ama hâlâ burada yazıyor, konuşuyor, paylaşıyoruz.
Bu da demek oluyor ki, hâlâ “yaşıyoruz.”
O yüzden sormak istiyorum:
Sen şu an hangi hâldesin?
Bitmiş misin, sürüyor musun, yoksa yeniden mi başlıyorsun?
---
Son Söz: Ed, Artık “Oluyor”
Bir yıl sonra Ed, bir sabah kahvesinde not defterine şöyle yazdı:
“Artık geçmiş değilim.
Artık oldum değil, oluyorum.”
Belki de hayatın özü buydu.
İnsanın her gün yeniden fiil çekimlemesi.
“Sevdi”yi bırakıp “seviyor”a geçmek,
“yaşadı”yı unutup “yaşıyor”a tutunmak.
Çünkü bazen bir kelime, bir insanın hayatını değiştirir.
Ve bazen bir hikâye, bir forumda başlar.
Tıpkı şimdi olduğu gibi.
Selam forumdaşlar,
Bugün size bir hikâye anlatmak istiyorum. Öyle sıradan bir hikâye değil; içinde bir kelime var, bir adam var, bir kadın var... ve belki de hepimiz varız. Çünkü bazen bir kelime, bir insanın hayatını anlatır.
İşte o kelime “Ed”.
İngilizce derslerinden hatırlarsınız, fiillerin sonuna gelir, geçmişi anlatır. Ama bugün size “Ed”in dilbilgisinden çok, insanın içindeki hâlini anlatacağım.
---
Bir Zamanlar “Olmakta” Olan Bir Adam
Ed, sıradan bir adamdı. Üniversitede mühendislik okumuş, sonra büyük bir şirkette işe başlamıştı. Mantıklıydı, düzenliydi, stratejik düşünürdü.
Erkeklerin çoğu gibi o da sorunları çözüme odaklanarak halletmeye inanırdı.
“Bir şey bozulduysa, tamir edilir,” derdi hep.
Ama kendi içindeki kırıkları tamir etmeyi hiç öğrenememişti.
Bir gün şirkete yeni biri geldi. Adı Elif’ti.
İletişim mezunuydu, konuşurken ellerini kullanır, göz teması kurardı.
Empatikti, detaylara dikkat ederdi.
Ed onunla konuşurken ilk kez bir kelimenin yükünü hissetti: “Geçmiş.”
Çünkü Elif’in her cümlesi, onun içindeki susturulmuş hâllerini uyandırıyordu.
---
Bir “Fiil” Gibi Başlayan Hikâye
Ed ve Elif, bir proje için aynı ekipte çalışmaya başladılar.
O günlerde aralarında bir şeyler kıvılcımlandı ama kimse adını koyamadı.
Elif ona her baktığında, “senin içinde başka bir şey var” der gibi bakıyordu.
Ed ise mantığını devreye sokuyor, o bakışlardan uzak durmaya çalışıyordu.
Bir akşam geç saate kadar ofiste kaldılar.
Elif kahve yaparken, “Biliyor musun, sen hep geçmiş zaman gibisin,” dedi.
Ed güldü, “Ne demek o?”
“Elinde bir sürü ‘-ed’ var. Worked, tried, loved… Ama hiçbirinde şimdi yoksun.”
O cümle Ed’in içini deldi geçti.
Çünkü gerçekten de hayatı boyunca her şeyi “yapmıştı”, “denemişti”, “sevmişti”.
Ama hiçbirinde “yapıyor”, “deniyor”, “seviyor” olmamıştı.
---
Erkek Mantığıyla Kadın Kalbi Arasındaki Çatışma
Ertesi gün Ed, bu konuşmayı kafasından atamadı.
Bir yandan “Benim derdim dilbilgisi değil, hayat,” diyordu.
Ama diğer yandan Elif’in sezgisi onu rahatsız etmişti.
Kadın, kelimelerin içini duyuyordu; erkek, sadece yapısını görüyordu.
Erkek aklı, çözüm bulmak ister.
Kadın kalbi, anlam bulmak.
Ed ve Elif arasında bu fark, aralarındaki çekimi hem büyüttü hem zorlaştırdı.
Ed, duygularını analiz ediyor; Elif, hissediyordu.
Bir gün Ed şöyle dedi:
“Sen fazla duygusalsın, Elif. Her şeye anlam yüklüyorsun.”
Elif gülümsedi: “Sen de fazla mantıklısın, Ed. Her anlamı çözüyorsun, ama yaşamıyorsun.”
O an Ed sustu. Çünkü haklıydı.
---
Bir Akşam, Bir Cümle, Bir Değişim
Bir gün Elif, işten ayrılacağını söyledi.
Yeni bir şehir, yeni bir başlangıç…
Ed bunu duyunca garip bir boşluk hissetti.
Ama yine de hiçbir şey söylemedi.
O klasik erkek “soğukkanlılığı”yla, “yolu açık olsun” dedi.
O gece evine gittiğinde, e-postasında bir mesaj buldu.
Elif yazmıştı:
“Sen aslında kötü biri değilsin, Ed. Sadece geçmişte yaşıyorsun.
Kelimelerin hep bitmiş hâli var sende.
Belki bir gün, yeniden şimdiki zaman olursun.
Oluyorsun, hissediyorsun, seviyorsun…
O zaman, işte o zaman, gerçekten yaşarsın.”
Ed sabaha kadar uyuyamadı.
Bir kelimenin sonundaki iki harf, onun hayatını sorgulatmıştı.
“-ed”
Bir geçmişlik eki, bir insanın hâlini anlatabiliyordu.
---
Bir İnsan Kaç Hâl Yaşar?
Ed o gün anladı:
İnsan, hayatı boyunca üç hâlde yaşar.
Birincisi, gelecek zaman – umutla dolu.
İkincisi, şimdiki zaman – farkında olan.
Üçüncüsü, geçmiş zaman – pişmanlıkla yoğrulmuş.
O hep üçüncü hâlde kalmıştı.
Kendini “yapmış”, “bitirmiş”, “unutmuş” bir adam sanmıştı.
Ama aslında hiçbirini tamamlamamıştı.
Çünkü yaşamak, bir fiilin geçmişte değil, şimdide çekimlenmesidir.
Kadınlar bunu sezgisel olarak anlıyor.
Onlar için “seviyor olmak” bir eylem, bir varoluş biçimi.
Erkekler içinse “sevdi” demek, tamamlanmış bir görev gibi.
Bu fark yüzünden dünya hep biraz eksik.
---
Forumda Düşünelim: Ed Sadece Bir Kişi mi?
Belki Ed bir kişi değil, hepimiziz.
Kimi geçmiş ilişkilerinde “sevdim” diyerek kapatıyor defteri,
kimi hayal kırıklıklarında “denedim” diyerek pes ediyor.
Ama aslında hepimiz birer “-ed” taşıyoruz.
Belki sen de bu yazıyı okurken birini hatırladın.
Bir zamanlar “konuştun”, “inandın”, “açıktın”…
Ama artık “susuyorsun”, “kaçıyorsun”, “kapanıyorsun.”
Çünkü geçmiş hâllerin seni sardı.
Ama bir düşün:
Belki artık yeniden şimdiki zamana dönme zamanı gelmiştir.
Belki artık “yaşıyorum”, “hissediyorum”, “seviyorum” deme zamanı.
---
Forumun Sorusu: Sen Hangi Hâldesin?
Ed’in hikâyesi burada bitiyor ama belki senin başlıyor.
Bu forumda, hepimiz bir şeylerin geçmiş hâliyiz belki.
Ama hâlâ burada yazıyor, konuşuyor, paylaşıyoruz.
Bu da demek oluyor ki, hâlâ “yaşıyoruz.”
O yüzden sormak istiyorum:
Sen şu an hangi hâldesin?
Bitmiş misin, sürüyor musun, yoksa yeniden mi başlıyorsun?
---
Son Söz: Ed, Artık “Oluyor”
Bir yıl sonra Ed, bir sabah kahvesinde not defterine şöyle yazdı:
“Artık geçmiş değilim.
Artık oldum değil, oluyorum.”
Belki de hayatın özü buydu.
İnsanın her gün yeniden fiil çekimlemesi.
“Sevdi”yi bırakıp “seviyor”a geçmek,
“yaşadı”yı unutup “yaşıyor”a tutunmak.
Çünkü bazen bir kelime, bir insanın hayatını değiştirir.
Ve bazen bir hikâye, bir forumda başlar.
Tıpkı şimdi olduğu gibi.